1969 yılının olağan mucizeleri

O yıl Türkiye'de sadece 12 yeni Türkçe roman yayınlanmış, 18 hikaye kitabı, 17 de şiir kitabı. Hepsi bu kadar. Gerisi çeviri, eski kitapların yeni baskısı, araştırma inceleme ve saire.
    İş makinaları, çitler, polis barikatları nedeniyle artık yürünemeyen İstiklal Caddesinin etrafındaki sahaflar yaşamaya devam ediyor, kozmetik dükkanlarının istilası henüz ara sokaklara kadar giremedi ve işte orada bir yerde sayfalarının tamamı açılmamış bir Varlık 1970 Yıllığını hemen alıyorum ve Nişantaşı'na iniyorum (çünkü Beyoğlu'nun o halini her gün görmek artık zor geliyor).
    Varlık'ın kitapları kadar yıllıkları da birer külttü ve beni en çok da sayfalarını çakıyla açmak ve desenler ilüstrasyonlar ilgilendirirdi. Nostalji niyetine aldığım 580 sayfalık kitabı böylesine heyecanla okuyacağımı düşünemezdim, çünkü bir çok hoş sürprizle karşılaştım. Mesela artık asla okumadığım Doğan Hızlan'ın sözünü kesinlikle esirgemeden ne kadar müthiş ve net edebiyat eleştirileri yazdığını gördüm. O yıl Bedri Rahmi Eyuboğlu "Karadut" adlı kült şiirini de içeren şiir kitabının yeni baskısını yayınlamış. Yaşar Nabi gibi Varlık yayınlarının ilahının şiirlerini "bugün için biraz fazla bireysel" bulan Hızlan, bana May yayınlarını ve bu yayınevinin şiir ödülünü hatırlatıyor, Özdemir İnce ile beraber Mehmet Karabulut da almış ödülü. Rıfat Ilgaz "Karakılçık" diye bir şiir kitabı yayınlamış. Büyük yazarı, daha önceki eserlerinden etkilenmeden hakkıyla eleştiren Hızlan, daha bugün yolda gördüğüm, aynı kahveye takıldığım Hilmi Yavuz'un yeni şiir kitabı "Bakış Kuşu"nu tanıtıyor. Doğan Hızlan, "A Dergisi çevresinde ün yapan şairlerin içinde Hilmi Yavuz adını hatırlayacaksınız. Yavuz, başarılı şiirlerini bir kenara atıp gazeteciliğin o günlük çarkı içinde döner olmuştu. Şimdi ilk şiir kitabını çıkardı" diyor. Böylece Hilmi Yavuz'un basında yazmak merakının oldukça eski olduğunu öğrenmiş oluyoruz.
    Hızlan'ın en etkilendiğim eleştirisi, Yüksel Pazarkaya hakkında yazdıkları. Almanya'da yaşayıp biraz oranın yazı-çizi çevrelerinden haberi olan herkes tanır Pazarkaya'yı ve "şiir" diye yazdığı şeylerin gerçekten kötü olduğunu bilir. Hızlan daha 1970'de aynen şöyle eleştirmiş: "Kitabının başında şirle ilgili birtakım savlar ortaya atıyor, ondan sonra da kendi şiirrinde bunları uygulayamıyor. Mekanik bir şiir dili ve kurgusundan başka bir şey elde edememiş. Pazarkaya'nın şiirleri üzerine başarısız demekten başka yapacak ve yazacak bir şey yok. Her yeniliğin güzellik olmadığını, her değişikliğin başarıya götürmediğini bilmesi gerekli."
    Ama Doğan Hızlan'ın tek tek incelediği bütün yeni şiir kitapları arasında Doğan Işıksaçan'ın "Kedinin Yeni Görevi" hakkında yazdıkları, doğrucu davutluğun şahikası. Sadece birkaç satır ve son cümlesi aynen şöyle: "Şiirimize de, şairine de yararı dokunmayan karalamalar."
    Çocuk halimle çok sevdiğim (hâlâ severim) Varlık yıllıklarını boşuna sevmemişim. Kitap tam bir hazine. Yeni çıkan romanlar arasında neler yok ki. Yaşar Kemal'in tefrika halinde yayınladığı "Ölmez Otu" Ant yayınları tarafından basılmış, sonra "İnce Memet"in ikinci cildi. Orhan Kemal'in hiç duymadığım iki romanı ve yeniden genişletilmiş haliyle "Murtaza" Cem yayınlarından çıkmış. Ben bu yayınevinin masal kitaplarının müptelasıydım. Sonra Mehmet Seyda, Muzaffer Buyrukçu, Kemal Bilbaşar ve Tanrılara eş Halikarnas Balıkçısı. Kemal Tahir ünlü "Kurt Kanunu"nu 1969'da yayınlamışmış meğer.
     Yıllıkta "Yılın Düşünceleri" başlığı altında yazıları yer alanlar arasında kimler yok ki! Aziz Nesin, Fakir Baykurt, bu devlerle tanışma şerefine nail oldum. Diğerleri arasında Abdi İpekçi, İlhan Selçuk, Cüneyt Arcayürek, Nadir Nadi, Şevket Süreyya Aydemir, Oktay Akbal var ve yakın geçmişten tanıdığımız Yekta Güngör Özden. Kitabın "Hikayeler" bölümü o kadar değil de "Şiirler" bölümü çarpıcı. Bir çoğunun adını bilmediğim veya unuttuğum şairlerin öyle güzel şiirleri var ki, kitap bitmesin diye yavaş okuyorum, hergün iki-üç şiir.
    "Yıllık" geleneğini, Türkiye'nin en iyi edebiyat yayınevlerinin başında gelen Can Yayınları yeniden canlandırdı. Sanat olaylarının ağırlıkta olduğu yıllıklar yayınlıyor ve geçen seneki -galiba ilkiydi- aldım, bu yılın yıllığını henüz almadım. Bütün bu sahici yıldızlar geçidi içinde ozamanlar da "Sağ" denen kesimden kimseler yok, hele islami birileri hiç yok. Bugün de dikkat çeken bu durum, orada duran dev Sezai Karakoç dışında oldukça kıraç görünüyor ve Türkiye'nin bu muazzam hazinesini bugün sürdüren, o zamanın devamı sayabileceğimzi edebiyatçı sayısı malesef o zamankinden fazla değil, çok daha az. Bunun nedeni, okuma kültürünün olağanüstü boyutlarda değişmesi elbette ama edebiyat zevkinin önemli ölçüde alan kaybettiğini de kabul etmemiz gerekiyor. Bir yıl önce resmen yayına başlasa da 1969'da Türkiye'de Ankara'nın bir bölümü dışında televizyon yayını yoktu. Deneme yayın hakları da1971'de İTÜ'den TRT'ye devredildi. Yani herkes gazete kitap okuyor, kahvelerde bangır bangır radyolar çalıyor, maç dinleniyordu. Yazarların birer star olduğu dönem, galiba 1971 darbesiyle sona erdi. 1970 yıllığında yazanlar, yaptıkları işi nasıl ciddiye almışlar, o zamanın tekniği ve düşünce yapısıyla nasıl güzel bir kitap üretmişler. Henüz samanlı kötü bir kağıt, kapak için berbat bir karton kullanılıyor ama nasıl samimi, nasıl kaliteli, nasıl güzel, üstelik mis gibi de kitap kokuyor. Yokedilemeyen Beyoğlu'nun kedili sahafları, işte böyle hazineler barındırıyor.